Turkish | English |
---|---|
dağınık | scattered |
dağınık | dispersed |
dağınık | untidy |
dağınık | out of trim |
dağınık | messy |
dağınık | diffuse |
dağınık | straggly |
dağınık | disorganized |
dağınık | bedraggled |
dağınık | ragged |
dağınık | scruffy |
dağınık | sick |
dağınık | straggling |
dağınık | unkempt |
dağınık | wild |
dağınık | desultory |
daginik | diffusely |
dağınık | disconnected |
dağınık | disheveled |
dağınık | dishevelled |
dağınık | disorderly |
dağınık | haphazard |
dağınık | loose |
daginik | mussy |
dağınık | scrubby |
dağınık | slipshod |
dağınık | sloppy |
dağınık | slovenly |
dağınık | sporadic |
dağınık | tatty |
dağınık | windswept |
Turkish Meaning |
---|
1. Geniş bir alana yayılmış olan. 2. Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısı olmayan. 3. Düzeni bozuk, karışık: "Kadın yatağın içinde saçları dağınık, dimdik oturuyordu."- P. Safa. 4. Düzensiz, düzenli olmayan, tertipsiz: "Bağırarak konuşmaktan hoşlanmaz, dağınık kıyafetle, kocasına bile görünmez bir kadın."- M. Ş. Esendal. 5. mecaz Düşüncelerini toparlayamayan. |